Sıkça Sorulan Sorular

Bizi Arayın

Randevu almak için bizimle iletişime geçiniz.

Randevu Saatleri

Pazartesi – Cuma : 09:00 – 19:00 

Merak ettiğiniz tüm soru ve yanıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.

Doğum konusunda anne adaylarını en çok tedirgin eden ve aynı zamanda en çok merak ettikleri soruların başında “doğumun başladığını nasıl anlarım?” sorusu gelmektedir. Her ne kadar kişiden kişiye farklılık gösterebilse de genellikle doğumun başladığını işaret eden belirtiler aynıdır. Dr. Ahmet Batkı doğumun başladığını işaret eden belirtileri şöyle sıralamaktadır:

Bebeğin Aşağı İnmesi
Enerjik ve Mutlu Hissetme
Suyun Gelmesi
Nişan Gelmesi
Sancılar / Kasılmalar
İdrara Çıkmanın Azalması
Rahim Ağzında Değişim
Fertilizasyonun yani döllenmenin 8-9. gününde kanda gebelik hormonu (beta HCG) pozitifleşmeye başlar.Bu değer her 48 saatte bir yaklaşık 2 katına çıkar.

Bu artış yüksek olasılıkla gebeliğin normal yerleşim ve gelişimde olduğuna işaret eder.Gebelik hormonundaki bu artışın 48 saatte % 53 ten daha az olması yüksek olasılıkla yolunda gitmeyen bir gebelikle ilişkilidir.Bu durumda ektopik (dış) gebelik veya abortus (düşük) söz konusu olabilir. Devamı
Gebelik boyunca gerekli durumlarda ilaç kullanımı mümkündür. Ancak temel prensip, gerekli olduğu bilinen folik asit, kalsiyum ve demir gibi desteklerin dışında mümkün olduğunca ek ilaç kullanılmamasıdır. Çünkü kullanılan ilaçların bazı durumlarda yeni gelişmekte olan bebeğin organ taslakları üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir.

Doğumsal sakatlıkların yaklaşık olarak %2-4’ünün gebelikte kullanılan ilaçlara veya toksik maddelere maddelere bağlı olduğu düşünülmektedir. İlaç alındıktan sonra annenin kanına karışan ilaç etken maddesi, plasenta adı verilen ve bebeği beslemekle görevli organ aracılığıyla bebeğe geçebilmektedir. İlaçların bebek üzerindeki zararlı etkileri alınan ilaç tipi, dozu ve bebeğin gelişimsel dönemi ile ilgilidir.. Devamı
Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir. Buradaki amaçlardan bir tanesi bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ya da bu hastalığın gebelikten ne oranda etkileneceğinin ortaya konulmasıdır.

İdeal olan gebeliği planladığınız zamandan 3 ay öncesinde hekim kontrolüne girmek ve mümkünse bilinçli ve planlayarak gebe kalmaktır. Çünkü gebe kaldığınızı bilmediğiniz ilk haftalar, bebeğinizin gelişiminin en kolay etkileneceği dönemdir. Bebeğin organ taslaklarının oluştuğu erken dönemde fetusa zararlı olabilecek fiziksel etmenler konusunda doktorunuzdan bilgi almalısınız.. Devamı
Kişinin gebe olup olmadığı, ilişki başlangıcından itibaren en erken 1 hafta sonra kanda, 2 hafta sonra ise idrarda yapılan gebelik testi ile anlaşılabilmektedir. İdrar testinde çift çizgi görülmesi, kanda yapılan analizlerde ise BHCG’nin >5 mu/ml olması gebeliği ifade eder.

İdrarda yapılan gebelik testinin güvenilirlik oranı %90 iken, kanda yapılan BHCG testinin güvenilirlik oranı %100’dür. Bu nedenle, idrar tahlili sonucu negatif çıksa dahi eğer gebelik konusunda şüpheniz varsa mutlaka kanda BHCG testi yaptırmanız gerekmektedir. Devamı
İlk kontrol adet gecikmeniz yaklaşık 1 haftaya ulaştığında yapılması uygundur , bu dönemde vaginal ultasonografide gebelik kesesini kesenin içinde fetal pol olarak bilinen embryonun gelişeceği hücre kümesinin görülmesi gerekir.

Aksi durumda gebelik testiniz pozitif ve kese görülmüyorsa ya geç döllenme olmuştur ve kesenin görülmesi birkaç gün sonrasında gerçekleşecektir yada kimyasal bir gebelik veya dış gebelik söz konusu olabilir bu seçeneklerin araştırılması gerekir.

Kese görüldükten bir hafta sonra embryoda kalp aktivitesi görülmelidir. Gebeliklerin yaklaşık %15 ‘i ilk 9 hafta içinde büyük organ hataları ve kromozom anomalilerine bağlı olarak kaybedilir bu nedenle sonraki kontrolün 9. hafta civarında yapılması uygundur. Devamı
Öncelikle gebelik meydana geldiğinde oluşabilecek tıbbi problemler olup olmadığı araştırılmalıdır. Örneğin hipertansiyon ya da şeker hastalığı gibi durumlar gebelik sürecinde sıkıntı yaratabilir.

Gebe kalma potansiyelini değerlendirmek üzere adetin 2-4 günlerinde yapılan FSH ve östradiol (E2) ölçümleri ve ultrason ile yumurtalıkların görünümünün değerlendirilmesi önemli bilgiler sağlar.

İleri yaş grubundaki kadınların bilmeleri gereken önemli bir konu da genetik problemi bulunan bebek taşıma şanslarının genç yaştaki kadınlara göre daha fazla olduğudur.
Gebe kaldıklarında, amniosentez veya koryon villus örneklemesi gibi girişimlerle bu durumu ortaya koymak mümkündür. Devamı
Fark edilen tüm gebeliklerin veya ‘si düşükle sonuçlanmakla beraber daha önce hiç canlı doğum yapmamış ve 2 veya daha çok gebelik kaybı yaşamış kadınlarda bu olasılık 40’a yaklaşmaktadır. Tekrarlayan düşükler klasik olarak 3 veya daha fazla ardışık gebelik kaybı olarak tanımlanmış olmakla beraber özellikle kısırlık tedavisi sonrası elde edilen iki gebeliğin kaybedilmesi de gerekli incelemelere başlanması için yeterli görülmektedir.

Genel olarak toplumdaki kadınların %1’i tekrarlayan düşük sorunu ile karşı karşıyadır. Tekrarlayan düşüklere anatomik, genetik, hormonal, mikrobik ve çevresel etkenlerin veya bağışıklık sistemi ve pıhtılaşma sistemindeki kusurların neden olabileceği öne sürülmüş ve araştırılmıştır. Devamı
Aşılama kısırlık tedavilerinde ilk uygulanan tedavi yöntemlerinden biridir. Kısırlık Latince adı ‘artificial insemination’ demektir. Aşılama yöntemi kadına verilen hap ya da iğnelerle her ay kendiliğinden oluşan bir adet yumurtanın sayısı iki ya da üçe çıkarılırken, erkeğin spermleri de özel bazı yöntemlerle yıkanıp hazırlanır. Devamı
Erkekler kadınlarla kıyaslandığında çok duygusal değiller. Ancak söz konusu kısırlık olduğunda, erkekler de bir hayli hassaslaşabiliyor. Çocuğu olmayan çiftlerin %30 – 50’sinde problemin erkekten kaynaklandığı düşünüldüğünde haksız da sayılmazlar.

Her kültürün kendine özgü klasikleri vardır. Bizim kültürümüzün en önemli klasikleri arasında yeni evlenen çiftlere ‘Eee, çocuk ne zaman olacak?’ sorusunu sormak yer alıyor. Çocuksuz geçen bir kaç yılın ardından artık yakın çevrede ‘Galiba çocukları olmuyor’ sesleri yükselmeye başlar. Bundan en çok mağdur olansa yine kadınlar. Çünkü bir çifttin çocuğu olmuyorsa önce kadın şüpheli duruma düşer. Oysa çocuğu olmayan çiftlerde problem %30 – 50 erkekten kaynaklanır. Devamı
Kuşkusuz her kadın doğası gereği çocuk sahibi olup annelik duygusunu tatmak ister. Ancak günümüzde her 100 çiftten 15’i bu isteğine kavuşabilmek için yardım almak zorunda.

Kısırlığın çözümsüz olduğu vakalar enderdir. Ancak erken menopoz ya da erkekte hiç sperm hücresi bulunmaması durumunda yardımcı yöntemlere başvurmak anlamlı değil. Bunun dışında kalan kısırlık vakalarında ise sadece çocuk sahibi olma şansının azaldığı söylenebilir. Devamı
Halk arasında rahim ağzı diye tabir edilen rahim bölgesine serviks adı verilir. Serviks rahimin vajen içinde kalan kısmı olup jinekolojik muayenede gözle görülebilir parçasıdır. Serviks üzerinde vajenin yassı hücreleri ile rahimin dikdörtgen şeklindeki salgı yapan hücrelerinin karşılaştığı bölgeye ise transformasyon zonu adı verilir.

Hızlı hücre farkılaşmasına sahne olan bu bölgede yassı hücreli metaplazi adı verilen ve yassı hücreli vajen hücrelerinin diğer hücrelerin üzerini örtmesi ile karakterize bir değişim olur. Bu değişim özellikle genç yaşlarda daha fazla olmaktadır. Bu hücre değişimi sırasında transformasyon zonunda kanser öncüsü olabilecek hücreler ortaya çıkar. Devamı
WeCreativez WhatsApp Support
Merak ettiğiniz tüm soruları sorabilir ve randevu oluşturabilirsiniz.
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?